Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlet olmanın gereği diyerek yapımını başlattığı KKTC Cumhurbaşkanlığı sarayının özel mülkiyet arazisini de kapsadığı ve konuyla ilgili yargı yoluna başvurulduğu ortaya çıktı. Mahkeme KKTC devletine 10 Haziran’a kadar kamulaştırma parasını ödemesi için süre tanıdı. Milyonlarca sterlini bulduğu belirtilen kamulaştırma bedeli ödenmezse inşaat durdurulabilir.
Birgün yazarı Gözde Bedeloğlu, sarayın arazisinin toprağını terk etmek zorunda kalan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermeniye ait olduğu iddialarını köşesine taşıdı, konunun Taşınmaz Mal Komisyonu’na havale edilebileceğini belirtti. Bedeloğlu’nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Hastane yetersizliğinden çürük okul binalarına kadar pek çok sorunun çözüm beklediği Kuzey Kıbrıs’ta, Erdoğan’ın ‘devlet olmanın ifadesi’ olarak tarif ettiği külliyenin yapımıyla ilgili bu yılın mart ayında önemli bir gelişme yaşanmıştı. Kuzey Kıbrıs’ta yayınlanan Avrupa Gazetesi’ndeki habere göre, külliye inşaatı 20 Mart günü KKTC Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülecek bir davayla durdurulabilirdi çünkü inşaatın bir bölümü özel mülkiyet içinde kalmış ve KKTC hükümeti araziyi istimlak ederek kamulaştırmıştı. Değeri milyonlarca sterlinle ölçülen arazinin sahibinin itirazıyla başlayan hukuki süreçte mahkeme, KKTC devletinin kamulaştırma parasını ödemesi için 10 Haziran’a kadar süre tanımıştı. Aksi halde Anayasa’ya göre inşaatın durdurulması gerekiyor.
***
Dönemin T.C. Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın ‘Kıbrıs Türkünün geleceğine vurulan bir mühür, sembol bir eser’ olacağını söylediği külliye inşaatının ihalesi, Kamu İhale Kanunu’nun ‘doğal afetler gibi ani olayların’ ortaya çıkması durumunda kullanılması gereken tartışmalı 21/B maddesine göre pazarlık usulüyle yapılmış ve 2 milyar 497 milyon TL’ye AKP’ye yakınlığıyla bilinen Siyahkalem Mühendislik İnşaat’a verilmişti. Mart ayında, saraya giden yolların yapımı için, yine 21/B maddesi kullanılarak Türkiye Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen yeni ihaleyi 882 milyon 997 bin TL bedelle KLV İnşaat kazandı. KKTC’nin devlet gücünü dünyaya kanıtlamanın dev bir saraydan geçtiğine inanan Türkiye hükümeti, her zamanki gibi itibardan tasarruf etmeyerek, Kıbrıslı Türklerin tarifiyle ‘yavru saraya’ para yağdırırken, kapıda bekleyen başka bir sorun daha var.
***
Kuzey Kıbrıs’ta yayınlanan Yeni Düzen Gazetesi yazarı Serhat İncirli, 31 Mayıs 2024 tarihli ‘Külliye’nin uğursuzluğu’ başlıklı yazısında yeni bir iddiayı gündeme taşıdı. Külliyenin yapıldığı arazinin 1957 yılında evini, toprağını terk etmek zorunda bırakılan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermeniye ait olduğunu açıklayan İncirli, kamulaştırma sorunu henüz çözülmemişken, yakında arazinin nerdeyse tamamının Taşınmaz Mal Komisyonu karşısına çıkmasının kuvvetli bir ihtimal olduğuna değindi.
***
Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), 1974’ten önce Kıbrıs’ın kuzeyindeki Kıbrıslı Rumlara ait olan arazi ve mülklerle ilgili iade ve tazminat taleplerini ele almak için 2005 yılında kuruldu. Aralık 2006’da TMK’nin geçerliliğini kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), komisyonun hak sahibi Kıbrıslı Rumlara ödeme yapabileceğine karar verdi. AİHM, daha önce Kıbrıslı Rumların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmederek Türkiye’yi tazminata mahkum etmişti. TMK, etkin bir iç hukuk yolunun gerekliliği üzerine kurulmuş olsa da halen AİHM’in aradığı standartlara uygunluğu tartışmalı bir konu. Buna karşın, iddia edildiği gibi külliyenin üzerine kurulduğu arazinin sahibi ya da yakınlarının TMK’ye başvurması durumunda, hali hazırda yapımına milyarlarca lira harcanan KKTC Cumhurbaşkanlığı sarayı için ya milyonlarca euroluk yüklü bir tazminat ödenmesi ya da mülkün iadesi gündeme gelebilecek. Bakalım devletin büyüklüğünü dev saraylarla kanıtlama sevdasının Türkiye halkına son maliyeti ne olacak?”
(HABER MERKEZİ)